Mağara Dalışları ve Akdeniz Foku İle Karşılaşmak

Tüm deniz severlere ve doğa korumacılara merhaba,

Güncel ancak doğa koruma yönünden köşede bucakta kalmış bir konuya değinelim. Yaz aylarındayız ve çoktandır dalış sezonu açıldı. Dalış, ister sportif ister eğlence ister bilimsel amaçlı olsun, artık günümüzde çok popüler hale gelmiş yaygın bir uğraş. Elbette bu etkinliği gerçekleştirirken doğa ile iç içe oluyoruz ve canlılarla etkileşime geçiyoruz. Her bilinçli doğa sporcusu, araştırmacı veya turist olarak da bunu anlamak ve baştan farkında olmak durumundayız.

Akdeniz foku ve onun gibi nesli azalan canlılar ise sadece bu canlıların yaşadığı ülkelerde değil, tüm dünya insanlarının koruma sorumluluğunda olan nadir türler kapsamına girmektedir. Ne şanslıyız ki, Türkiye dahil dünyada sadece esasen dört ülkede görülen bu nadir deniz memelisi ülkemiz karasularında ve kıyılarında devamlı yaşıyor ve ürüyor.

Akdeniz foku neden mi yok oluyor? 5 neden var ancak hiçbiri doğal değil, hepsi insan faaliyetleri sonucu! Akdeniz fokunun birinci düşmanı koylarda mantar gibi ilerleyen yapılaşma ve bakir kıyıların imara açılması!.. Belki dünyanın en fazla betonu seven ülkesiyiz. Bunun sonucunda kaybettiklerimizi burada anlatmaya zaman da, satırlar da yetmez. Akdeniz foku için (birinci ile neredeyse eşdeğer) ikinci yokolma/azalma nedeni ise yasadışı balıkçılık sonucunda denizlerimizde balık, ahtapot ve ıstakoz gibi canlıların ciddi şekilde azalması ve neticede Akdeniz foku gibi tüm predatör canlıların avlarında azalma.

Bir diğer faktör ise magara dalışları… 24 senelik saha çalışmaları ve tecrübelerimize dayanarak Akdeniz foklarının mağaralarına giren insanlardan rahatsız olduklarını biliyoruz. Son sığınakları olan kıyı mağaralarına yapılan dalışlar nadir Akdeniz foklarını rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık fokun o an için ciddi bir tedirginlikle mağaradan kaçmasına,  hatta hiç kullanmamak üzere mağarayı terk etmesine kadar varıyor. 20 yy.ın başlarında tüm Akdeniz havzasında açık kumsallarda ve sahillerde bile güneşlenen ve antropojenik etmenlerin azlığından dolayı o dönem için daha fazla ortalarda görünen Akdeniz fokları artık -istisnalar hariç- sadece ve sadece sualtı veya suüstü girişli kıyı mağaralarında barınıyor… yavrusunu doğuruyor… ve büyütüyor. https://sadafag.org/akdeniz-foku/

Dünyada sadece 600-700 civarında kalmış bir canlı için bunun ne demek olduğunu sanırım herkes rahatlıkla anlar; “kıyı mağaraları Akdeniz fokları için kritik derecede önemlidir, çünkü üreme ve barınma gibi yaşamsal gereksinimlerini sadece bu mağaralarda gerçekleştirir”. Böyle mağaraların olduğu kıyılar elbette gözümüz gibi korunmalı. Son sığınakları olan bu kıyı mağaraları aslında Akdeniz foklarının gerçekten mecbur kaldığı için kaçtığı ve her zaman kullanmak zorunda olduğu son yerler. Tümü de istisnasız şekilde izbe, rutubetli, karanlık ve en önemlisi fırtınalı havalarda dalga alan, yetişkin veya yavru ayrımı olmadan fokları olumsuz etkileyebilecek koşulları barındıran yerler. Buna rağmen, dünyanın en nadir canlılarından olan bu tür yaşamak için mecburen kıyı mağaralarını kullanmak durumunda kalıyor. Yani bakir kıyılarda ve adalardaki deniz mağaraları son sığınakları Akdeniz fokunun.

Ülkemizde en çok Bodrum, Kaş, Kuşadası, Foça, Mordoğan, Fethiye, Alanya ve Kemer bölgelerinde dalarak veya yüzerek fok mağaralarına giriliyor. Profesyonel veya amatör, tüplü veya tüpsüz dalgıçların ülkemizde bazen fok mağaralarına girdikleri bilinen bir olgu. Bu hem SAD-AFAG hem de ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü saha çalışmalarında bariz belgelendi ve ortaya koyuldu. Fok mağarası olduğunu bilerek veya bilmeyerek girenlere SAD-AFAG olarak dostça seslenmek istiyorum; mevzuatta girilmesi yasak olarak belirtilmiş olsa bile, gelin yazılı yasalardan daha çok evrensel değerlere, vicdana ve bilime uygun bir şekilde davranarak denizlerin gerçek çocuklarını yaşam alanlarının en sonundaki “yatak odalarında” rahat bırakalım.

Tertemiz ve sağlıklı bir Akdeniz ekosistemi dileklerimle, kalın sağlıcakla…