Akdeniz Foku (Monachus monachus)
DÜNYA DAĞILIMI ve NÜFUSU
Akdeniz fokları 20. yüzyılın başına kadar tüm Akdeniz kıyıları ile doğu Atlantik kıyılarında Portekiz’den Batı Afrika sahillerindeki Senegal’e kadar binlerle ifade edilen bir nüfusa sahip olarak özgürce yaşamlarını sürdürüyordu. Ancak eski dönemlerde aşırı avlanma ve kasıtlı öldürmeler, yakın çağda ise kıyılardaki yaşam alanları kaybı ve mağaralarında rahatsız edilmeleri sonucunda türün nüfusu azalmaya başladı ve dünya dağılımı daraldı. Son 40 yıldır ise, birebir gözlemlerle türe karşı en önemli tehdit kıyıların betonlaşmasıdır. Akdeniz foku bugün dünyada sadece 4 ülkede; Yunanistan, Türkiye, Moritanya ve Portekiz Madeira Adaları‘nda yaşamakta olup, toplam dünya nüfusu 800-900 civarında. Moritanya sahillerindeki Akdeniz fokları gerçek bir fok kolonisi özelliği göstererek birlikte yaşamakta iken, Akdeniz havzası populasyonu ise insan baskısı nedeniyle birlikte bulunmak yerine çoğunlukla tek tek dolaşma ve yalnız yaşama şeklini seçmeye zorlanmışlardır.
Akdeniz foku dünyada birbirinden kopuk 2 ana bölgede yaşamaktadır:
1. Atlantik Nüfusu (Batı Sahra, Moritanya kıyıları ve Portekiz’in Madeira Adaları)
2. Akdeniz Nüfusu (Yunanistan ve Türkiye)
© SAD-AFAG
TÜRKİYE’DE AKDENİZ FOKU
Türün en büyük populasyonu Ege Denizi’ndedir. Dolayısı ile Akdeniz fokunun Akdeniz’de soyunu sürdürebilmesi ve ekosistemde varlığını koruyabilmesi esas olarak 2 ülkenin elindedir: Türkiye ve Yunanistan.
Bir dünya mirası olan Akdeniz fokunun korunmasında Türkiye önemli bir ülke konumundadır.
Türkiye’de yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda bireysel tanımlama yolu ile en az 110 civarında (Cem Kıraç ve Meltem Ok, kişisel görüşme) Akdeniz foku bireyi tanımlanmış olup, kıyılarımızda 120 civarında yetişkin fok yaşadığı tahmin edilmektedir ki dünyadaki fok popülasyonunun 800-900 olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu sayı önemli bir yer tutmaktadır.
Akdeniz foku dağılımı kıyı boyunca süreklilik yerine belirli bölgelerde yoğunlaşma özelliği göstermektedir.
Türkiye kıyılarında foklar;
1. Marmara’da; Marmara Adaları, Karabiga kıyıları ve Mola Adaları ile Kapıdağ Yarımadası kuzey sahillerinde,
2. Ege’de; Gelibolu Yarımadası (Ege kıyıları) ile Behramkale arasında ve Yeni Foça ile Datça arasında,
3. Akdeniz’de; Datça ile Kemer arasında, Antalya Falezler, Gazipaşa ile Taşucu arasında ve Hatay Samandağ ile Suriye sınırı arasında kalan sahillerde var olma mücadelesi vermektedir.
Kıyılarımızda türün ve yaşam alanlarının korunmasına bağlı olarak, her sene değişen oranda Akdeniz foku ölümleri olduğu gibi yavrulama ve çoğalma da gözlenmektedir.
YAŞAM ALANLARI (HABİTATLARI)
Akdeniz foku, “Üzerinde yapılaşma olmayan, insanların kolay ulaşamadığı veya insan faaliyetlerinden uzak kalmış, tercihen üreme ve/veya barınma işlevleri gören kıyı mağara ve kovuklarına sahip; sessiz ve tenha kayalık sahilleri” yaşama alanı olarak seçmekte ve bu alanların bozulmasından doğrudan etkilenmektedir.
© SAD-AFAG
Öte yandan bu tanımdan yola çıkarak Akdeniz foklarının farklı yapıda sahilleri (örneğin kumsal kıyılar, balıkçı barınakları ve kıyı yerleşim bölgeleri) kullanmadığı sonucuna varılamaz. Akdeniz fokunun özellikle beslenmek için ıssız kayalık sahillerin dışına çıkarak dolaşım alanını genişlettiğini, kumluk, çakıllık kıyılar veya nehir ağızları veya balıkçı barınakları içlerine de uğradığı bilinmektedir.
Ancak, Akdeniz fokunun birincil yaşam alanı ıssız ve yapılaşmamış, hala doğallığını koruyan kayalık kıyılardır. Büyük bir deniz memelisi olduğundan dar yaşam alanları içinde barınamaz. Tür ancak, makul büyüklükte ve uygun kıyı alanlarının olması durumunda varlığını sürdürebilir ve güvenle yavrulayabilir.
DIŞ GÖRÜNÜMÜ (MORFOLOJİSİ)
İri bir deniz memelisi olan Akdeniz fokunun boyu 2-3 metre, ağırlığı 200-300 kilogram arasında değişmektedir. Erginlerin vücudunu 0.5 cm’yi geçmeyen kısa ve sert kıllar kaplar. Su üstünde görüldüğünde en belirgin özellikleri iri kafaları, uzun bıyıkları ve kömür gibi siyah gözleridir. Ergin dişi ile erkekler arasında belirgin bir boy ve kilo farkı yoktur ancak karakteristik renk ayrımları mevcuttur. Karada yatarken vücudun iriliği ve tombul görünümü göze çarpar. Vücudun her iki yanında ön yüzgeçleri (ön üyeler) ve arkada ise iki parça halinde arka yüzgeçleri (arka üyeler) yer alır.
© SAD-AFAG
DAVRANIŞ VE ÜREME
Akdeniz foku, ürkek ve diğer yüzgeçayaklı türlerine göre daha az sosyal bir canlıdır. Ülkemiz kıyılarında da yaşayan doğu Akdeniz bireyleri genelde tek tek dolaşırlar ve nadiren birlikte görülürler. Araştırmacıların Türkiye’de zaman zaman 2 ile 4 arasında foku birlikte gözlediği hatta bu sayının eski dönemlerde oldukça ender olmakla birlikte 7-8’e kadar çıktığı da bilinmektedir. Birçok özelliği gibi davranışları hakkında da tam bilgi mevcut değildir. Akdeniz foklarının bazı dönemlerde bir araya geldiği ve sonra tekrar dağıldıkları konusunda varsayımlar mevcuttur. Ergin erkek bireyler genelde bir bölge belirler ve yaşantısını burada sürdürürler.
Dişiler erkeğe göre daha gezgin olmakla birlikte, yavrulama döneminde üreme mağarası ve civarını terk etmezler. Genç fok bireyleri ise yetişme dönemlerinde uzak bölgelere gidebilirler. Dişi Akdeniz foklarının çiftleşmek için uzun mesafeler kat ederek erkek fokların yanına geldiği ve daha sonra erkeğin bölgesinden ayrıldığı tahmin edilmektedir. Çiftleşme denizde olur. Dişi fokun cinsel olgunluğa 3 yaşında ulaştığı tahmin edilmektedir. Dişi Akdeniz foku 10-11 aylık hamilelik döneminden sonra, her sene ya da 2 senede, bir yavru doğurur. Bu nedenle, Akdeniz foku üreme hızı düşük, yavru sayısı az bir canlıdır. Doğum, insanların uğramadığı (veya ulaşamadığı) ve içinde hava olan bir kıyı mağarasının en ucunda, dalgaların kolay ulaşamayacağı bir çakıl plaj veya kayalık platform üzerinde olur. Anne, yavruyu yaklaşık 4-5 ay boyunca kendi sütü ile mağara içinde karada emzirir. Akdeniz foku, yavrusunu doğurmak ve büyütmek için mutlaka karaya (ve özellikle kıyı mağaralarına) gereksinim duyar.
BESLENME VE DALIŞ
Akdeniz foku yüzgeçayaklıların ortak bir özelliği olarak etobur bir canlıdır. Besininin büyük bir çoğunluğunu dalarak sualtında yakaladığı balıklar, ahtapot ve ıstakoz gibi canlılar oluşturur. Avını yakaladığında bazen su üstüne çıkarır. Avını öldürmek ve parçalayarak yiyebilmek amacıyla başını hızla sağa sola sallar. Bu arada ağzında kalan parçayı yer ve savrulan büyük parçanın peşinden yüzerek yakalar. Avını bitirene kadar aynı hareketi tekrar eder. Akdeniz fokları memeli canlılar olduklarından insanlar gibi akciğerleri vardır ve hava ile solunum yaparlar. Su üstünde ciğerlerine aldıkları havanın içindeki oksijeni kullanarak dipte dolaşırlar ve sualtında solunum yapmazlar. Ortalama 6,5 dakika olmak üzere genelde 5-10 dakikalık dalışlar yapar ve nefes almak üzere tekrar yüzeye çıkar. Yüzeyde yaklaşık 30 saniye ile 1,5 dakika arasında nefeslenmeleri sonraki dalış için yeterlidir. SAD-AFAG saha çalışmalarında Akdeniz fokunun iki türlü dalış davranışı gözlenmiştir; aynı bölgede yer değiştirmeden nokta dalışları “spot diving” (aynı noktaya ardışık dalış dizileri) ve belli bir hat üzerinde yüzerek ilerlerken aralarda dalarak yol kat etme “transit diving”.
Akdeniz foku diğer yüzgeçayaklılara göre bir sığ su dalıcısı olarak tanınır. Bilinen olağan dalış derinlikleri 100-200 metre. Son dönemlerde yapılan araştırmalarda “zaman-derinlik” cihazı takılan Akdeniz foklarının izlenmesi ile bu nadir deniz canlısının 398 metreye dalabildiği ortaya koyuldu.
Zaman zaman kıyı balıkçılarının ağlarından balık aldıkları da bilinmektedir. İşte bu olay, fokların kıyı balıkçıları tarafından kasıtlı olarak öldürülmesine yol açar.
SİSTEMATİK SINIFLANDIRMASI
Akdeniz foku Monachus monachus, yüzgeçayaklılar (Pinnipedia) alt takımına ait bir deniz memelisidir. Yüzgeçayaklılar içinde gerçek foklar familyasından ve keşiş fokları (Monachus) cinsinden bir türdür. Yeryüzünde sadece doğu Akdeniz sahilleri ile Atlantik’te batı Afrika’nın Moritanya sahilleri ve Madeira adalarında yaşar. Yeryüzündeki toplam 34 yüzgeçayaklı türünü ve Akdeniz fokunun bu türler arasındaki yerini sistematik olarak gösteren şema aşağıda verilmiştir. Akdeniz foku ile aynı alt ailede olan Hawai keşiş foku Neomonachus schaunslandi yaklaşık 1.500 nüfusu ile Hawai adalarında varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. 34 fok türünden biri olan Karaib Keşiş Foku Monachus tropicalis ise en son 1952 yılında görülmek kaydı ile nesli tükenmiş ve yeryüzünden yok olmuştur. Dolayısıyla dünyada şu anda 33 yüzgeçayaklı türü vardır.
POPÜLASYON AZALMA NEDENLERİ
1950’lerde İstanbul Boğazı’nda bile görülen hatta yavrulayan Akdeniz foklarını günümüzde görmek için aylarca beklemeniz gerekebilir. Akdeniz fokunun bir insan ömrü süresi içinde dünyada yok olma sınırına gelmesi gerçekten trajik bir olaydır. Dünyada diğer fok türlerinin avcıları yine deniz canlıları olmuştur; örneğin katil balinalar, leopar fokları, köpekbalıkları, kutup ayıları ve hatta çakallar gibi.
Peki sularımızda yaşayan Akdeniz fokunun düşmanı nedir? Bu nadir türü yok eden nedenler ne yazık ki doğal değil. Akdeniz fokunun tek düşmanı insandır!.. Doymak bilmeyen insanın “keseri hep kendine tutarak ağacı yontmak” şeklindeki doğa yaklaşım biçimi AKDENİZ FOKUNU VE DEĞERLİ KIYI ALANLARINI yok etmektedir.
İnsan deyince işin içine sonsuz ego ve tüketimle dolu, belirgin bazı insan faaliyetleri giriyor; yapılaşmayı hızlandıran el değmemiş kıyılara hançer gibi giren yeni yollar, ikinci konutlar, koyların bir bir turizme açılması, bunların neden olduğu kirlilik, fokların kasti öldürülmesi (eskilerde yağı ve derisi için avcılığı) ve kanunsuz yapılan trol trata ve gırgır avcılığı. Ne yazık ki, ülkemiz kıyılarında amansızca süregelen bu faaliyetlerin denetlenmesi ya hiç yapılmıyor ya da son derece yetersiz.
Akdeniz fokunun yok olması tek bir faktörden kaynaklanmaz. Birbirini tamamlayan 5 faktörün bileşimi sonucunda bu ender deniz canlısı, kıyılarımızla birlikte yokolma eşiğine itilmektedir..
Bu faktörler türün azalmasına nasıl etkide bulunur?
1. Yaşam Alanı Kaybı (Kıyıların betonlaşması sonucu habitat tahribatı):
Akdeniz fokunun sayılarının azalmasının en önemli nedeni doğal yaşam alanlarının bozulması veya yok olmasıdır. Fokların yaşam alanları doğal yapısını koruyan sakin kıyılardır. Türkiye’de böyle alanlar gitgide azalmaktadır. Bu kıyılara açılan YOL ve inşa edilen İKİNCİ KONUTLAR veya TURİSTİK TESİSLER, kıyı alanlarının doğallığını ve sakinliğini bozduğu için Akdeniz fokları tarafından bu yörelerin terk edilmesine neden olmaktadır.
© SAD-AFAG
Üstelik bu olumsuz faktör sadece Akdeniz fokunu etkilememekte, aynı zamanda binlerce yıllık kültürel geçmişe sahip Anadolu kıyılarındaki antik yapıtların ve kültürel değerlerin, verimli tarım alanların TAHRİP EDİLMESİNE neden olmakta ve doğal peyzaj (estetik görüntü) bozulmaktadır.
Akdeniz fokları, insan faaliyet alanlarından uzak yerlerde yaşarlar. Bu ıssız yerlerde insanların bulunmaması, şahıs mülkiyetinin olmamasından kaynaklanır. Kayalık ve engebeli bir morfoloji arz eden bu tür alanlar, kamuya ait hazine arazilerinden oluşur.
Ancak kamu arazilerinin satıldığı ya da kiraya verildiği ülkemizde, Akdeniz foku gibi nesli tehlike altında olan ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle koruma taahhüdünde bulunduğumuz diğer deniz-kıyı canlılarının tutundukları son dallar da kesilmektedir. Ayrıca, ülkenin ortak malı olan hazine arazilerinin plansız ve çevresel değerler tamamen göz ardı edilerek yapılaşmaya açılması oldukça düşündürücüdür. Bunların sonucunda zeytinlikler, narenciye bahçelerimiz ve diğer değerli tarım arazilerimiz de yok edilmektedir.
2. Yasadışı ve Aşırı Su Ürünleri Avcılığı:
Yasadışı ve aşırı balıkçılık sonucu balık stokları azalmakta, bu ise fokların besininin azalması anlamına gelmektedir.
Fokların besinleri tamamen deniz ürünlerinden oluşmaktadır. Denizlerimizde yıllardır yapılan ve hala süregelen kanunsuz ve bilinçsiz suürünleri avcılığı (kanunsuz yöntemlerle yapılan trol, trata,gır-gır avcılığı ve zaten her daim yasak olan dinamitçilik ve tüplü/ışıklı zıpkıncılık) sonucunda denizlerdeki balık stokları ciddi bir azalma gösterilmiştir. Sonuçta kıyılarda avlanan hem fok (ve beslenme ağının en üstündeki benzeri canlılar) ve hem de küçük kıyı balıkçısı çok zarar görmektedir; foklar besinsizlikten aç kalmakta, bundan dolayı anne fokların yavrularını sağlıklı büyütme potansiyeli kıyı balıkçısı ise geçim sıkıntısına düşmektedir.
Kangrenleşmiş bu soruna çözüm bulunmadığı sürece, hem foklar (ve besin ağının tepesindeki diğer canlılar) yok olacak hem de insanlarımız çok yüksek fiyatlarla balık yemeye devam edecektir. Hatta hiç balık bulamayacağımız günler de gelecektir. Bu ise deniz ekosisteminin çöküşü demektir!
3. Fok ölümleri:
Bu hem dünyada hem ülkemizde genellikle iki türlü olagelmektedir; 1- Akdeniz foklarının kasti olarak öldürülmesi ve 2- yavru fokların büyüme evrelerinde balıkçı ağlarına takılarak sualtında boğulmaları neticesinde ölmeleri.
Balık stoklarındaki azalmadan dolayı,aynı sularda avlanan fok ve küçük balıkçı arasındaki rekabet şiddetlenmekte ve zaten gelir seviyesi düşük olan küçük balıkçı, fokun neden olduğu en küçük ziyana karşı bile büyük tepki göstermektedir.
Sabrı taşan küçük balıkçı günün birinde denizde karşılaştığında foku tüfekle öldürmekten çekinmemektedir.
Burada kim suçlu; foku öldüren küçük balıkçı mı, yoksa balıkçının ağından yaşamak için balık alan fok mu?
İkisi de değil. Aslında burada sorumlu olan ve sorunun kökünde yatan kanunsuz ve aşırı avlanan trol, trata veya gır-gır avcıları ve dinamit ve zıpkıncılık yöntemlerinde her türlü yasadışı su ürünleri avcılığını yapanlar ve bunları denetlemede yetersiz kalan yetkili birimlerdir.
4. Fok Mağaralarına Turistik Dalışlar:
Fokların yaşadıkları (yavruladıkları, dinlendikleri veya beslendikleri) mekanlar denizden girilen kıyı mağaralarıdır. İster sualtı, ister su üstü girişli olsun fok mağaraları son senelerde turizm baskısı altında büyük darbe görmüş ve bir çok mağara dalgıç turistlerin yol açtıkları rahatsızlıktan dolayı foklar tarafından kullanılamaz hale gelmiştir. Önce tekneler ve yüzerek girilebilen (su üstü girişli) mağaralar ve daha sonra dalış firmaları tarafından mağara dalışı veya fok gösterme adı altında turist daldırılan (sualtı girişli) mağaralar gitgide foklar tarafından terk edilmektedir. Kanunen yasak olmasına karşın bilerek veya bilmeyerek pek çok dalış firması özellikle Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kaş ve Alanya civarında fok mağaralarına turistik dalışlar yaptırmakta ve bu konuda hiçbir uyarı almamaktadır. Ancak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından düzenlenen Suürünleri Tebliği’nce 1991’den bu yana (5.Bölüm Alan Yasaklamaları ve Sınırlamalar) gereği; (3) Fokların yaşadıkları mağaralarda ışık kullanmak, her türlü vasıta ile dalış yapmak ve amatör su ürünleri avcılığı yapmak yasaktır. Bkz. fok mağara dalış yasakları Farkındalık Broşürü
Ancak mevzuatta bu şekilde yer almasa bile, gerçek bir deniz sever ve doğa korumacı olarak zaten -etik davranış kuralları çerçevesinde- kanunlara bakmaksızın kendiliğimizden düşünerek, Akdeniz foklarını yaşadıkları bu son sığınaklarda rahatsız etmemeleri ve hatta bunun ötesinde mağaralara bilerek veya bilmeyerek girenlerin bilinçli dalgıçlar tarafından uyarılması beklenmektedir.
© SAD-AFAG
5. Deniz Kirliliği:
Denizlerin ve özelde fok yaşam alanlarının kirlenmesi sonucunda foklar bölgeyi daha az kullanmakta veya terk etmektedirler. Denizlerimizde yaygın olmayan bu sorun şu ana kadar somut olarak birkaç yerde karşımıza çıkmıştır. Ancak, potansiyel bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca Akdeniz foklarında az da olsa ağır metal birikimi tespit edilmiştir.
Kirliliğe örnek olarak, 1996-97 yıllarında önemli fok yaşam alanlarından olan Gümüşlük Çavuş Adası’ndaki fok mağaralarında yaşanan petrol kirliliği, Sinop İnceburun yakınlarında araştırmalar sırasında fok mağaralarında görülen aşırı evsel atık (naylon, ip vs.) kirliliği ve nadir de olsa bazı fokların baş ve boyuna ip ve bez parçalarının dolanmış olması verilebilir. Çavuş Adası’ndaki petrol kirliliği fokun yaşam alanını, Foça’da yaşamış olan Dişi Korsan’ın başına sıkıca dolanmış ip parçası ise türü doğrudan etkileyen en somut iki kirlilik vakasıdır. Yine de bu sorun ilk üç sorun kadar yaygın ve etkin değildir.
©1987-2023 SAD-AFAG
Kaynak gösterimi:
SAD-AFAG (2023) Akdeniz Foku (Monachus monachus) www.sadafag.org https://sadafag.org/akdeniz-foku/ 1987-2023
***