“Bilirkişi” lerden Bir Akılalmaz Rapor Daha…

E-09-Kuşadası-HT01 Daha önce SAD-AFAG kıyılardaki doğal habitat tahribatına yol açan yanlış veya yanıltıcı raporlara değinmişti. 4 Kasım 2015 günü tekrar öğrendik ki pek değişen birşey yok. Tam fok mağarası bölgesinde kıyıya bir iskele yapılması konusu dahilinde, yaptırılan bilirkişi çalışması raporunda Kuşadası Botanik Park kıyılarında yaşayan Akdeniz fokları buhar olmuş!
Ortaya çıkan ve bilimsel olduğu iddia edilen rapora ilişkin kurumsal görüşümüz şunlardır;
1- Akdeniz fokunun ülkemizdeki yaşam alanları %90-95 oranında çıkartılmıştır. Bu çalışmalara katkı veren kuruluşlar SAD-AFAG, ODTÜ-DBE ve İÜ SÜF dür. Ancak so derece kısıtlı imkanlarla, maddi, ekipman ve insan kaynakları ile bu çalışmalarla Akdeniz foku dağılımı ortaya çıkmıştır. “Akdeniz fokunun Türkiye’de Korunması Ulusal Eylem Planında” verilen türün dağılım bilgisi ülkemizde olabilecek en kapsamlı bilgiyi vermekle birlikte 8.500 km. gibi çok büyük bir kıyı uzunluğuna sahip ülkemizde yine de bazı kıyı alanlarında bazı fok mağaraları, kovuk ve çatlakları ortaya çıkarılmamış olabilir. SAD-AFAG, ODTÜ-DBE ve İÜ-SÜF olarak bu araştırmacı kuruluşların ortaya koydukları dağılım alanları haritası Akdeniz foklarının yaşadıkları kesin yerleri ortaya çıkarmış ancak yine de bazı vakalarda görüleceği üzere, zaman içinde yeni fok üreme mağaraları tek tük ortaya çıkabileceği vaki olmuştur. Ulusal Eylem Planındaki Akdeniz foku yaşam alanları dışında kıyılarımızda, az da olsa, başkaca fok mağaraları ve üreme alanları olmayacağı anlamına gelmez. Bu son derece bariz ve anlaşılabilir bir durumdur. Buna rağmen Kuşadası Botanik Park kıyılarında fiili olarak Akdeniz foku yaşaması ve üremesi görüntülerle bilinmesine rağmen, raporda bu nadir tür bölgeden “buhar” edilmiştir!.. Bu durum ne bilime, ne vicdana, ne etiğe ve de hukuka sığmaz.
2- Bu çalışmayı yapan bilim adamının Akdeniz foku ve yaşam alanları üzerine hiç bir hakemli bilimsel yayını yoktur. Mahkemenin takdirinde olmakla birlikte, bilirkişi olarak Kıbrıs’ta bir üniversitede balıklar ve deniz yosunları üzerine çalışmaları olduğu ancak Akdeniz foku (Monachus monachus) üzerine daha önce uzun yıllara dayanan bir araştırma geçmişi olmadığı anlaşılmıştır. Bu duruma Türkiye’de alışık, tam 30 senelik geçmişe sahip Sualtı Araştırmaları Derneği de (SAD) alışık.
3- Ancak bu duruma alışık olmak demek, bu tamamen yanlış “bilirkişi” seçme yöntemi ve ayrıca baştan dava konusu ihtilafı ortadan kaldıracak karara temel teşkil edecek bilgileri içeren sorumsuz raporlamalrın sorgulanmayacağı anlamına gelmeyecektir.
4- Akdeniz fokunun yaşam döngüsü, biyolojik gereksinimleri, özellikle habitat gereksinimi ve insanlarla olan etkileşimi, son derece ürkek bir canlı olması ve belli bir eşik aşıldığında yaşam alanlarını rahatlıkla terk ettiği gerçeğini detayları ile burada tartışmak manasız. Hem de imkansız. Ama yine de kamuoyunu ve özellikle Mahkemeyi ve ilgili resmi kurumları bilgilendirici amaçlı bazı temel kavramlar ve bilgiler kısaca açıklanacaktır.
5- 2015’de söz konusu araştırmayı yapan Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek ve ekibi bölgedeki dalış firmalarından Akdeniz foku gözlemlerini sormuş (!) ve bu dalış firmalarından son 3 senedir fok görülmediği kanaatine ve yargısına varmıştır. Halbuki son 3 senedir Akdeniz fokunu gören hem balıkçılar ve hem de diğer dalış firmaları apaçık ortadadır. Araştırma ekip başkanı neden bu firmalarla görüşme yapmamıştır? Ve neden uzun soluklu bir izleme programı gerçekleştirmemiştir. Anlaşılması mümkün değil!.. Bu sayfada yayınlanan fotoğraflar 2014 yılında defalarca görülen anne foka aittir. Yavruların ve diğer bireylerin (hem ergin hem genç) başkaca gözlemleri vardır ve çok sayıdadır ve bunlardan bazıları fotoğraf ve video kayıtları ile belgelidir.
Akdeniz foku hem deniz hem de kıyının kara bölümüne muhtaç bir deniz memelisidir. Kıyı mağaraları olmadan üreyemez, yavrusunu büyütemez, neslini sürdüremez ve üreme dışında da barınamaz. Bu özelliklerinin yanı sıra tür son derece ürkektir ve insanlarla karşı karşıya gelmekten ciddi şekilde kaçınır. Bu, Monachus monachus un değiştirilemeyecek biyolojik özellikleridir.
Akdeniz foku günlük 40 km. ye kadar çıkabilen bir dolaşma alanına sahip iri bir memelidir. Bu temel bilgiden yoksun olarak, raporda birbirinden 10-15 m. mesafede olan mağara bölümlerini birincil etki alanı, ikincil etki alanı ve üçüncül etki alanı gibi gerçekte Akdeniz foku için geçerli olmayan kavramlardan bahsetmek üzücü, gülünç ve konuyu bilmeyen insanları yanıltmaktan öteye geçmeyen laf oyunları olarak değerlendirilmektedir.
6- SAD ve özellikle dernek bünyesinde çalışan ve 28 yıllık tecrübeye sahip SAD-AFAG bu konu üzerinde önemle durmaktadır. Yanlış, yanıltıcı ve eksik mahkeme bilirkişi raporları ile ÇED raporları bilimsel ahlaktan uzaklaştığı zaman, çok yanlış ve geri dönüşü mümkün olmayan kararların alınmasına yol açmaktadır.
7- Ancak; bu kangrenleşmiş konuyla, yani konu üzerine hiçbir bilimsel geçmişi, çalışması, yayını olmayan bilimadamlarına raporlar yazdırılması konusunda; sadece STK ların ve hatta birkaç adet derneğin mücadele etmesi mümkün değildir. Deniz biyolojisi üzerine çalışan ülkemizdeki tüm Üniversiteleri bu konuda hassasiyete ve göreve davet ediyoruz. SAD-AFAG bu konuda bir öncülük yapmıştır ve bu ve benzer konuları ülkemizde tartışmaya açmıştır. Türkiye’deki tüm üniversitelerin ilgili bölümleri ve görevli akademisyenlerini bu ve benzer durumları birebir ortaya koymalı ve açıkça kınamalıdır.
8- Dava konusu olan bölgede ve bahsedilen mağaralık kovukluk kıyı alanında Akdeniz fokları aktif olarak gözlenmiş ve fotoğraflanmıştır. 2015 de yapılan gözlemlerin fotoğraf ve belgeleri yine bu web sitesinde yayınlanacaktır. Sadece bu görseller bile bu bilirkişi raporunun yetersizliğini, yanıltıcı ve yanlış bilgileri hazi olduğunu ispatlamaktadır. Bu raporlara alışığız ancak alışmak ve kabul etmek zorunda değiliz. Bu kadar bariz yanlış ve yanıltıcı bilgilerle dolu bir raporun yayınlanması ve üstelik bunun Akdeniz foku gibi geçmiş tecrübe ve bilgiye sahip olmadığı anlaşılan insanlarca kaleme alınarak bir mahkemeye sunulması kabul edilemez. Artık bu konuda hayati yanlışlıkların -gerek bu özel durumda gerekse genel olarak bu çarpık Bilirkişi sisteminin/ÇED raporlanmasının- sorgulanması ve ülke çapında vicdanlı, bilgili, sorumlu yurttaşlar ve kurumlardan yüksek tonda itirazların oluşması sağlanmalıdır.
Tüm dünyada 700 kadar kalan, Türkiye’de ise 100 civarında yaşayan, IUCN (CR) kategorisindeki bir türü ve yaşam alanlarını korumak, sadece STK ların görevi değildir. SAD-AFAG olarak bu sorumluluğu 28 senedir hiç yorulmadan sürdürüyoruz. Ancak bu yükün paylaşılması lazımdır.
9- Kuşadası’nda Suhan 360 adlı otelin kendi insiyatifi ve maliyetini karşılayarak yaptırdığı bu “bilimsel” (!) çalışmanın mahkeme ile hiçbir ilişkisi veya mahkeme tarafından görevlendirilmiş bir bilirkişi olmadığına dair bilgiler alınmıştır. Bu durumda zaten bu raporun bir geçerliliği veya başka bir deyişle meşruiyeti yoktur. Ancak bu yanlış bilgilerle ortaya çıkarılmış bu ve bunun gibi raporları eleştirmek, toplumun dikkatini çekmek raporun kendisinden çok daha önemli. Ki bu gibi sorumsuz ve fütursuz girişimler ve raporlar ortaya çıkmasın…
10- Konuyu ilgili Mahkemenin, Aydın Valiliğinin, Orman Suişleri Bakanlığı DKMP, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı TVK, ÇED Planlama ve Mekansal Planlama ve UDHB Deniz ve İçsular Düzenleme ve ayrıca Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüklerinin ve Kuşadası Belediyesinin dikkatine ivedilikle ve önemle sunarız.
(c) 2015 SAD-AFAG